yeniden başlasak mı?

7 Haziran 2008 Cumartesi

Yavrum yuvasına dönecek

Bi güzellik olacak...
Çok güzellik olacak.

"Can" evine, yuvasına dönecek,
Kokusu sinmiş odasına.
Yine şakıyacak sesi evin duvarlarında.
Arada hüpürdeyip püfürdeyecek,
Bi sürü nedenler sıralayacak,
Bi sürü nedenlerin nesnesi olacak...

Evim, ev olacak, yuva olacak.
Çok güzellik olacak.
Hani artık bir zamandır yaşam sevincim olan,
Varımı yoğumu yoluna serdiğim,
Bundan sonrası onundur artık dediğim...
Canım, kuzum, bitanem...
Yavrum...
Yuvasına dönecek.

Şükür tanrım... sonsuz şükür.

17 Şubat 2008 Pazar

Hiç tanımadığım biri için...

Neler oluyor çocuk?
Hiç oldu mu şimdi...
Ya da, ne oldu ki?

Tanımadığın, yüzünü görmediğin, sesini duymadığın biri için...
Fikri neydi, zikri neydi...
İyi miydi, kötü müydü...
Ak mıydı, kara mı... yoksa grinin herhangi bir tonu ???
Kimi severdi, kimden nefret ederdi...
Aşık mıydı, aşkına sadık mıydı?
Dürüst müydü, dönek mi...
Akıllı mıydı, yoksa saf mı...
Dolambaçlı mıydı, ya da dümdüz?

Bu gözyaşları tam da sana yakışır şimdi çocuk.
Ardından ağlayanların gözyaşına karışsın damlaların...
Onlar bilmesinler sen kimsin, neredesin, neden ağlarsın.
Ağla be çocuk.
Ağla be.
Hayat bu... ağla.


Hiç tanımadığım,
Ama tanıyıp sevdiğim birinin yüreğini yakan biri için.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Yuh bize !




Türkçe meali:
"Türkiye, Viagra alsam da olmuyor!
Türkiye, ne bir gece ne de bir ömür için..."

31 Ocak 2008 Perşembe

Çocuklara masallar

Bu gün özel bir gündü, kuafördeydim.
Kuaför günlerim 1.5-2 ayda bir geldiği için, her kuaför günümü özel sayarım :)

Her neyse, uzatmaya gerek yok.
Bir gazete buldum ortalıkda, işim de biraz uzayınca içi-dışı bitti, okuyuverdim.
Hani serde çoculuk var ya, en çok hoşuma giden bir masal oldu.

Yılmaz Özdil yazmış.
Ben de buraya yazdım.
------------------------
Sarı öküz

Sömestr başladı.
Karne hediyesi olarak ne versem acaba diye düşünüyordum, karınca kararınca, şu meşhur hikáyeyi vermek geldi aklıma.
Yetişkinlerin işine yaramadı...
Belki çocukların işine yarar.
*

Ormanın birinde...
Aslanlar toplanmış.

"Yahu" demişler, "Hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader... Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor; e balık yakalayacak halimiz de yok... N’aapsak?"

Bir tanesi "En iyisi, öküzlere saldıralım" demiş, "iri yarı görünüyorlar ama, ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"

Olur mu? Olur.
Hücum!

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış; öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer... Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.

Aslanlar aç bilaç.
N’aapsak, n’aapsak?
"Tilkiye danışalım" demişler.

Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın!"

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, verivemişler sarı öküzü...

Aslanlar da afiyetle yemiş.
Bir gün, iki gün...
Tilki gene gelmiş.

"Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş ve eklemiş: "Ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü.
Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.
Kuyruğu uzun olanı...
Burnu beyaz olanı...
Tombul olanı...
Tek tek alıp, gitmiş.
Otlak seyrelmiş.
Aslanlar semirmiş.
Bir gün... Tilki gelmemiş!
Gerek kalmamış çünkü.
Direkt aslan gelmiş.

"Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, adamı hasta etmeyin" demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama, iş işten geçmiş.

*
İşte böyle çocuklar...

Öküzlük böyle bir şey.

---------------------------------

Haaa bu arada, galiba kadınlara bir çeşit özgürlük mü sağlanmaya çalışılıyormuş, neymiş...

24 Ocak 2008 Perşembe

Saygılarımla...




Her şeye Atatürk gücüyle ve onuncu yıl umuduyla başlayacağız, başlamalıyız.
Uğur MUMCU, 26 Ağustos 1962

Düşüncelerine, cesaretine ve anısına saygılarımla.

20 Ocak 2008 Pazar

Nilüfer - Çok Uzaklarda

Benim bitanem de çok uzaklarda...


Hayatımızın hiç olmazsa bir döneminde bitanem dediğimiz biri/birileri oluyor.
Kimi hep bitane olarak kalıyor... kimi yerini yeni bitanelere bırakıyor.
Ama O, canından can olan var ya...
Üşüdüğünde senin de titrediğin,
Karnı açken, senin de midene krampların girdiği,
Göz pınarlarında tek damla gördüğünde, içinde çağlayanların coştuğu,
Sevgilisi ile sohbet ederken, aman rahatsız etmeyim diye sevgi sözcüklerini kendine sakladığın,
O çok uzaklardan "annem" deyişini duyduğun durup dururken,
Sırf kokusu kaçmasın diye odasını havalandırmadığın, arada, yüreğin elverdiğinde girip de o kokuyu içine çektiğin,
O, canından can olan var ya...
O, hep bitane...
Yalnızca O, bitane.
Bu şarkı bir zamanlar kim için söylendi, kim akla gelip ağlandı... yok artık bir önemi.

Benim bitanem, çok uzaklarda şimdi...

8 Ocak 2008 Salı

Şaka gibi bir şey :)

Zaman; bu akşam.
Yer; bir balıkçı.

Hani balık alırsınız da, temizlensin diye beklerken oralarda oyalanırsınız ya.
İşte o sebeple, balıkçının içinde bir yandan benim balığın temizlenişini izliyorum, öte yandan bana balığı satan balıkçı ile bir başka adam arasındaki muhabbete kulak misafiri oluyorum.

Adam: Tamam, benim işim bitti!
Balıkçı: Bi dene abi... hemen bitti deme.
A: Neyi deneycem yahu, bitti benim işim.
B: Yok abi... oldu mu diye bi dene.
A: Nasıl deneycem... temizlendi diyorum ya sana, temizledim ben.
B: Yav abi, bi dene, gir bi maynete.
A: Allah Allah, bana ne senin maynetinden. Makinandaki bütün virüsleri temizledim ya... Maynetle ne alakası var. Makinan tertemiz artık.
B: Abi gir diyorum, sen bi gir... ha... maynet yaz şuraya,bi gir.
A: Al işte girdim maynete... nolcak şimdi?
B: Hıh tamam, bas şuraya, okey yazan yere.
A: Tamam bastım... eeee....
B: Bak abi, gördün mü.... santranç çıkıyo... okey değil!
A: Eeeeee...
B: Abi dedim, makina olmadı diye... bak yine okeye basıyorum, satranç çıkıyo...
A: Yahu bunun virüsle ne akalası var, o programda vardır bişey.
B: Yok abi, biliyorum, sabahtan beri arkadaşlar oynuyo... ama ben giremiyorum.
A: Töve yahu... ben senin makinanı temizledim... ilerisini bilmem ben.
B: Olmadı abi be, okeye basıyosun, yine santranç çıkıyo!
....

Bu arada benim balık da temizlendi.
Balığı temizleyen elleri mosmor balıkçı, bu sabahtan beri böyle diyor, gülümsüyor.
Benimkisi gülümsemenin ötesinde.

Okeyci balıkçı bana bakıp, abla bi daha gülme parası da alcam senden diyor.
Tamam, tamam diyorum balıkçıdan ayrılırken, haydi iyi akşamlar...


Hakkaten şaka gibi değil mi:) :) :)

1 Ocak 2008 Salı

Nasıl güzel bir dua...

Yeniyıl kutlaması içi bir dostum göndermiş.
Öyle güzel ki... buraya da yazayım istedim.
Belki siz de okursunuz da... dualarınız gerçek olur diye :)



Bu yeni zamanda... Sevdigim ,sevmis oldugum kim varsa, kendim de dahil, sevebilecegim herkes de dahil ...

Sagligi iyi olsun. Kalbi ritmini calsin. Yanaklari kiraz pembesi, dudaklari bal olsun. Teni sicak kalsin, enerjisi disina tassin. Cigerlerinden nefes,midesinden gurultu, bacaklarindan guc eksik olmasin. Kani bol olsun,damarlarinda donup donup dolassin.

Sevdikleriyle birarada olsun. Kolu kollarina degsin, gozu gozlerinin icine baksin. Laflari birbiriyle baslasin. Nesi varsa, bolusecek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama oz olsun. Bazilari dunyada tek olsun. Sevgisinin tamamini harcasin. Harcasin ki, ona buyuk bir miras kalsin.

Sevmekten bikip usanmayacagi biri olsun. Onun yeri ayri olsun. Onu soysun,basucuna koysun ama yalan uydurmasin. O herseyine, her haline tek tanik olsun. Bir hareketiyle gulduren, bir hareketiyle aglatan olsun. Duygularin hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Butun sarkilar onu anlatsin. Asik olsun, sirilsiklam olsun. Kurumasin.

Yapmaktan bikip usanmayacagi bir isi olsun. Basarinin gercek adinin bu oldugunu unutmasin. ibadet eder gibi, bu kesfini hergun yeniden kutlar gibi, onu yapip dursun. Yaptikca daha iyi yaptigini gorsun. Daha iyi yaptikca bunu baskalari da gorsun. O baskalarinin bunu gordugunu, dis gozuyle gorsun, ic gozuyle isine baksin.

Nesesi bol olsun. Kendini mutlu etsin, durduk yere neselenmek nedir bilsin. icinde birsey durup durup ziplasin. Duyduklari, gordukleri onu gidiklasin, kahkaha attirsin. Gurultu cikarsin. Sacma seyler soylesin. Cocuklukta en simardigi ana, sik sik gidip gelsin. Nereye gidip geldigi bilinmesin.

Degistirmek istedikleri degissin. icte ve dista, iyi gunde ve kotu gunde tadilat yapsin. Eskilerini atsin, ruhunu havalandirsin. Kapida hep kamyonu dursun. Diledigi yere tasinsin. Kendinden tasinmak isterse, icindeki guc, disindaki sevgi ona yardimci olsun. Bilegi, butun aliskanliklariyla, bagimliliklariyla guressin.

Birsey ona surpriz olsun. Gunlerinden birgunu, bir pakete sarili olsun. Acilinca, icinden hic beklemedigi guzel bir haber ciksin. Bu gun ucyuzaltmisbes'ten herhangi biri olsun. Oylesine bir pazartesi, arkaya kavusturdugu ellerinde, unutulmaz bir sali saklasin. Oyle tahmini mumkun olmayan birsey olsun ki bu, hayatin zekasini anlatsin.

Bir hayali gercek olsun. Bir hayale gozunu yumsun. Pesinden kosup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasin. Bir cizgi filmde oldugunu, herseyin mumkun oldugunu unutmasin.

Bu duayi okusun. Kendi sesiyle duysun. Duasi gercek olsun. Her kelimesine sukretsin. Tek satirina nazar degmesin.
Amin....

Yeni yıla GÜNAYDIN!



Çok az yılın ertesini, yani bu günü hatırlıyorum.
İz bırakanları oldu elbette...
Yarına faydası dokunur belki diye saklanan izler bir kısmı,
Bir kısmı da aslında unutulsa ne güzel olur cinsinden.
Hepimizin yıl sonları gibi aslında.





İşte onlara, yıl ertesi diyorum artık, bu gün itibariyle.


Bu sabah ise... yeni yıl :)
Yeni umutlar, yeni sevinçler, yeni mutluluklar...
Ve... başlangıçlar.
Çok b.ktan bir dünya, biliyorum elbette.
Ama yeni doğan çocuk için beslenen kadar umut doluyum bu gün.
Karamsar değilim...
Çünkü karamsar olmak gibi bir lüksüm, böyle bir hakkım yok.

En sevdiğimden, canımın içinden uzaktaydım...
Oysa, O, o kadar yakınımda, hatta o kadar içimdeydi ki.
Cıvıl cıvıl sesi vardı kulaklarımda bütün gece.
Ben... elbette önemliyim, ama O daha önemli benim için.
İşte O'nun için, O'na bırakacaklarım için... karamsar olmaya hakkım yok.

Bir gün önce, O'nun yaşlarında 11 çocukla beraberdim.
Birlikte yollarda yürüdük, bize taklılanlara takıldık biz de...
Tiyatroya gittik... beğenmedik şikayet ettik.
Karnımız acıktı, bir güzel yemek yedik.
Lunaparka gitmeye de niyetliydik ama, gece ve soğuk engel oldu bize.
Annelerinden uzaktı 10'u. Benim kuzum gibi tıpkı.
Elleri, ayakları titriyordu da, belli etmek istemiyorlardı.
Sonra, efelenmeye bile kalkıştılar, acemice:)
Ne güzeldi hepsi... ne güzeldi yürekleri...
İşte Onlar için de karamsar olmak gibi bir lüksüm yok.

Bu sabah güneş vardı odamda :)
Beni güneş uyandırdı.
2008'in sabahını güneşle karşıladım,
Vedasını da güneşle yapacağım.

İyi ki yaşandın 2007... her şey için teşekkür ediyor ve seni yolculuyorum,
içinde benim olmadığım bir başka boyuta.
Artık ben 2008'le birlikte "yaşam" boyutundayım :)
Sevginin, umudun, güzelliklerin, huzurun... ve bunları getirecek tüm başlangıçların boyutunda.