yeniden başlasak mı?

28 Aralık 2007 Cuma

Bu gün öfkeliyim kendime

Bu gün öfkeliyim. Öfkem kendime.
Kapıdan girerken özür diledim, evdeki vatandaştan.
Her zamanki gibi halının üzerinde yuvarlanarak karşıladı beni.
Ama özrün nedenini o da anlamış olmalı ki, alışık olduğum üzere ayaklarıma dolanmaktan vazgeçip, kaçtı gitti bir yerlere.

"senden özür diliyorum, bu gün seni üzebilirim, ama bu senin suçun değil, ben öfkeliyim" dedim ona.
Biliyorum, biraz abartmış durumdayım şu iletişim becerisi denen şeyi.
Ama iyidir böylesi, ötekisinden... hele bir de öfkeli isen... hele bir de öfken kendine ise.

Gereksiz zaman kaybı... işte şu, saniyenin önemli olduğu zamanlarda bir yarım günü puffffff ... harcayıvermek.
Bu, ben işte, sabahlamak pahasına... aklına geleni, sırf aklına geldi diye yapmaya kalkışmak.
Bu gece de, yarın gece de, hatta bir kaç gece daha... sabahı edeceğiz demek ki :(
Hatta belki yılbaşı gecesi.

Gereksiz anlayış... kim neyi hak etti diye düşünmeden, buyurun siz önden deyivermek.
Sonra kurum kurum, salına salına ve hatta yaylana yaylana lütfeden kendini bilmezler.
Üstelik tümü de kadın bunların.
Hani sırf kadın diye, ayrıcalık bekleyen tiplerden.
Offff tanrım...

Gereksiz, anlamsız, üstelik de hiç bir işe yaramayacak, başından sonunun belli olduğu cinsten bir beklenti...
Ama haksızlık da yapmamalı, bir zamanlar çok işe yaramıştı kendileri, ne işe yaradıklarını bilmeden :)
Yine de, yine de... öfkeliyim kendime...

Oysa bu güne ait güzel şeyler de vardı.
Yetmedi, bu gün için.
Yarın büyüklerle... sonraki gün küçüklerle.... dostlarla birlikte.
Eminim yeterler :)

Ya da yarını beklemeden bir şişe tellibağ... çözer herşeyi :)
Ah tanrım, biliyorum... bu da zaman kaybı yine...
Günün yarısı gitti, gece de gitmeye çoktan hevesli.
Ama gereksiz mi?
Asla.... aklımı dinlemiyorum :)
Bile bile... dinlemiyorum :)
Afferim bana.


Sahi... ben kime öfkeliydim?

Hiç yorum yok: